DİĞER
“Hayat zenginleşiyor ve çeşitleniyor, tabii sorunlar da zenginleşiyor ve çeşitleniyor ama bizim öyle biçilmiş bir siyasetimiz var ki yeni bilgi ve yeni insan oraya giremiyor. O nedenle de siyaset Türkiye’de daraldı. Politika da erbabının değil, politika esnafının eline kaldı.”
Uğur Yücel’in Neyzen Tevfik’i canlandırdığı “Hiç” adlı oyun dolayısıyla Neyzen Tevfik, Yusuf Atılgan, İlhami Algör, Şehbenderzâde Filibeli Ahmet Hilmi, Ergüder Yoldaş, Siya Siyabend ve A'mâk-ı Hayâl...
"Kunt’un hiçbir kitabı bugüne kadar bir ikinci basım görmemiştir. Sahne projektör ışığına boğulmuş ama orada hiç kimse yok. Şunu da biliyoruz: Bekir Sıtkı da Celal Sılay, İlhan Tarus veya Reşat Enis gibi başka şair/yazarlarla birlikte, sık sık unutulan yazarlar listelerine girip çıkmış, demek boyuna 'unutulmuş olarak', unutulmasıyla hatırlanmıştır, yeri sağlamdır."
"Tarihçi Ruth Roded, 845 ilâ 1987 yılları arasında yazılmış olan 37 Arapça tezkireye dayanan sayısal bir analiz sunmuş, bu eserlerin çoğunda kadın biyografilerinin küçük bir azınlık teşkil ettiğini, daha önemlisi bu sayının giderek azalıp %2'ye kadar düştüğünü göstermiştir. Nüfusun %50 kadarını teşkil eden kadınların erkek-egemen bir toplumda tezkirelerin de %50’sini işgal edemeyeceği doğal olmakla birlikte, sayının bu kadar düşmüş olması izah edilmeye muhtaçtır."
“Kadın hareketinin iki dalgası arasındaki dönemde eserler üreten bazı yazarların metinlerinde feminist unsurların yer aldığını ve bunun da 1980’lerde güçlenecek olan hareketin filizlerini, düşünce ve enerji birikimini oluşturduğunu düşünerek, feminist duyarlılığın ikinci dalga öncesinde edebiyatta kök saldığına inanarak araştırma yapmaya başladım.”
Sırma Köksal, Birgül Oğuz ve Çimen Günay-Erkol, İlhami Algör'ün kadın karakterlerine dair Mesut Varlık'ın sorduğu soruları cevaplıyorlar.
"Müzeyyen bir tutkudan yola çıkar, Nezahat’la evlenmek de fena bir fikir değildir ama gelinen aşamada Kirpi oldu, öldü, bittiden yorulmuştur. Hikâye arar ama ne geçmiş zaman kipinden seslenir ne gelecekle bir işi kalmıştır. Şimdi de bir ihtimaldir onun yoklayıp durduğu."
“Edebiyatımız neden acı çeken, yenik ve yılgın karakterle dolu? Neden bu kadar çok acı çekiyoruz? Edebiyata neden bu kadar acı çektiriyoruz?... Başkalarının bana acımalarını sağlayan acı içindeki benliğim neden benim özbenliğim olsun? Varoluşumun bana özgü yanı, beni ben yapan tarafım illa acımda mı ifade buluyor? Neden sevinçlerim değil de acılarım, pozitif varlığım değil de negatif varlığım daha sahih olsun?”
"İyiliği Düşünmek gibi bir ad taşıyan bir kitapta bence “iyilik” kavramı, hem “iyi”den bağımsız olarak hem de soyut olmaktan çıkarılarak ve bugünkü kaygılarla daha derinlikli düşünülüp tartışılmalıydı."
Bu yıl dokuzuncusu düzenlenen Yayıncılık Konferansı'na çok sayıda edebiyatçı, yayıncı, editör, çevirmen, tasarımcı, telif ajansı, kitapçı, dağıtımcı, kütüphaneci ve akademisyen katıldı
İnsan, göç eden bir canlı. Çoğumuzun ailesinde şu ya da bu nedenle ve şu ya da bu biçimde göç etmiş, etmek durumunda kalmış birileri var
Evsizleşme sadece fiziksel değil, ontolojik bir harekettir, tam da o yüzden cazip, tehlikeli ve felsefî bir hareketttir. Edebiyatta yola çıkan, evden kaçan, evi inkâr eden karakterlerin cazibesinin nedeni de budur herhalde
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.
↑ Yukarı çık